İNSAN ZERREYE HAPSEDİLMİŞ BİR ALEMDİR.ALEMLER DE İNSANIN ETRAFINDA DÖNEN ZERRELERDİR.
   
  PSİKO-ENERJİ TERAPİLERİ
  PSİKORETAPİ VE PSİKOTERAPİ YÖNTEMLERİ
 
Psikoterapi ve Yöntemleri
Funda Ferik 
Andersen İstanbul Ofisi İnsan Kaynakları Danışmanı
Davranış bozukluğu, ruhsal bozukluk, ruh hastalığı ve anormal davranış terimleri aynı anlamlarda kullanılmaktadır. Psikologlar ruh hastalığı terimini kullanmaktan özellikle kaçınırlar. Yıllar boyunca tedavi için anormal davranış gösteren hastalara çeşitli tıbbi işlemlerin uygulanması denenmiştir. Bunlardan bir tanesi elektrokonvulsif tedavi' dir (E.K.T). Bu çeşit tedavide hastanın beynine bir seri elektrik şoku verilir ve bu tedavi çoklukla psikotik depresyonda kullanılır. Psikoşiruriji denilen ikinci yöntemde ise davranış bozukluğu ile ilişkili işlevi olan beynin bir parçası kesilir ya da çıkarılır. Psikoşirurijinin bazı çeşitlerinin yarardan çok zarar verdiği bulunmuştur ve tıp alanında yararı halen tartışılmaktadır. Üçüncü yöntem olarak psikiyatrlar, hastaların tedavisinde kemoterapi yani antipsikotik, anksiyolitik ve antidepresan gibi ilaçları sıklıkla kullanırlar, bu yöntemin bir diğer ismi psikofarmakoloji' dir. Psikofarmakoloji anormal davranışları ilaç, kimyasal ve diğer fiziksel yollarla iyileştirmektir. Bu yöntem hastaları iyileştirmez ancak hastanın günlük yaşamda daha normal fonksiyonlar göstermesine yardımcı olur.
Davranış sorunları ile tıbbi rahatsızlıklar olarak uğraşan tedavilere karşın psikolojik tedavi yöntemleri anormal davranışlara psikolojik sorunlar olarak bakar ve psikoterapi olarak adlandırılan bir yöntem ile çözmeye çalışırlar.
Psikoterapinin tarihçesi en az insanlık tarihi kadar eskidir. İlk kez antik Yunan döneminde bireyin içinde olduğu psikolojik yapının hastalıkların oluşumunda etkili olduğu vurgulanmıştır. Tarih boyunca hekimler hastalarına güvenlik ve destek vermek, dinlemek, anlamak ve yardımcı olmak gibi destekleyici tedavi yöntemleri uygulamışlardır; ama psikoterapinin tıbbın bir uzmanlık alanı haline gelmesi 19. yüzyılın ikinci yarısından sonradır.
Ondokuzuncu yüzyılın başında anatomi, fizyoloji, nöroloji, fizik, kimya ve biyoloji alanlarında bilimsel gelişmeler başlamış ve beyin fonksiyonlarındaki bozuklukların ruhsal hastalıklara neden olabileceği görüşleri önem kazanmıştır. "Ruhsal yapı ve davranışların temelinde organik etmenler etkilidir" görüşüyle yeni bir dönem başlamıştır.
1883 yılında Alman hekim Emil Kraepelin beyin patolojisinin ruhsal hastalıklara neden olduğunu ileri sürmüştür. Kraepelin ilk kez davranış bozukluklarını sınıflandırmış ve tanımlamıştır. Bu dönemde doğaüstü inançlar bütünüyle terk edilmiş tıp adamları birçok ruhsal hastalığın beyin patalojisiyle ilgisi olduğunu kabul etmişlerdir.
Tıp tarihinde ruhsal hastalıklar ilk kez Kraepelin sayesinde bedensel hastalıklar olarak kabul edilmişlerdir.
Fakat 20. yüzyılın başlarında "Beyin patalojisi davranış bozukluklarının nedenidir. Pataloji yoksa bu genetik bozukluktur ve tedavi edilemez" görüşüne karşı çıkan, yeni bir devrimci düşünce oluşmaya başladı. Bazı ruhsal bozuklukların organik kökenli olmayıp psikolojik nedenlerden oluştuğunu söyleyen psikoanaliz kuramına göre günlük yaşamda olan bazı engellemeler ve kişiler arası çatışmalar, kişi için aşılamaz görülüp çözüm üretme, uyum sağlama çabaları başarısız olabilir, ya da sağlıksız yollar kullanılabilir demiştir. Gerçekte psikoanalizi, hipnozun histeri ile olan ilişkisini inceleyen araştırmacıların çalışmaları oluşturmuştur.

Ruhsal Bozukluklar
Şizofreni
 
Katatonik Şizofreni
Deorganize Şizofreni
Paranoid Tip
Reziduel Tip
Hezeyanlı (Paranoid) Bozukluklar
 
Kovuşturulan Tip
Kıskanç Tip
Erotomanik Tip
Büyüklük Tipi
Klasik Paranoya
Folie a Deux
Afektif Bozukluklar
 
Mani Dönemi
Hipomani Dönemi
Büyük Depresif Dönem
Depresif Nevroz
Anksiyete Bozuklukları
 
Panik Nöbetleri
Fobiler
Obsesif-Kompulsif Bozukluklar
Post-Travmatik Stres Bozuklukları
Somatoform Bozukluklar
 
Konversiyon Bozukluğu
Hipokondri
Disosiyatif Bozukluklar
 
Psikojenik Amnezi
Psikojenik Füg
Çoğul Kişilik
Depersonalizasyon
Parafili
 
Exhibitionizm
Voyeurizm
Fetişizm
Pedofili
Transvestizm
Sadizm/Mazoşizm
Psikoaktif Madde Bağımlılıkları
Yeme Bozuklukları
 
Anorexia Nervosa
Bulimia Nervosa
Kişilik Bozuklukları
 
Paranoid Kişilik
Şizoid Kişilik
Sınır (Borderline) Kişilik
Narsistik Kişilik
Antisosyal/Psikopat Kişilik
Histrionik Kişilik
Bağımlı Kişilik
Obsesif-Kompulsif Kişilik
Pasif-Saldırgan Kişilik
Kaçınan Kişilik

Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV)
Hipnoz ve Psikoterapi
Hipnoz kelimesini ilk defa ingiliz doktor James Braid kullanmıştır. Kendisine bu konuda Yunan mitolojisi kaynaklık etmiştir. Yunan mitolojisinde uyku tanrısı Hypnos gece tanrıçasının (Nyx) oğlu ve ölümün (Thanatas) kardeşidir. Kardeşi ile birlikte Hades'in ölüler diyarında yaşar. Kanatlı bir genç şeklinde tasvir edilen Hypnos, yorgun insanların anılarına sihirli değneği ile değmek, karanlık kanatları ile yelpazelemek ya da bir boynuzdan, kişilerin üzerine uyku verici bir madde dökmek suretiyle onlara uyku verir. Hypnos'un oğullarından biri ise, rüyalar tanrısı Morpheus'dur.
Hipnoz aslında her toplumda çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Grup hipnozu şaman törenlerinden , kızılderili büyücülerinin törenlerine dek kullanılmıştır. Psikiyatride hipnoz disosiyatif kişilik bozukluğu (çoğul kişilik), amneziler (büyük unutkanlıklar), fobiler, panik bozukluk, bazı beğenilmeyen alışkanlıkların (sigara, aşırı yemek yeme gibi) bırakılmasında kullanılmaktadır. Herkes hipnoz olmayabilir. Özellikle geçmişlerinde fiziksel, duygusal ya da cinsel travmaların olduğu kişilerde hipnoz kolay gerçekleşmektedir. Hipnoterapi, psikoterapiye yön ve hız veren etkili bir tekniktir. Geçen yirmi yıl içerisinde hipnozun tıpta önemli bir tedavi yöntemi olduğu görüşü oldukça taraftar toplamıştır.
Hipnozu ilk kez Avusturyalı hekim Franz Anton Mesmer (1734 - 1815) kullanmıştır. Bilimsel hipnozun başlangıcı olarak Mesmer'in "Yıldızların İnsan Vücudu Üzerindeki Etkileri" adlı tezinin tarihi olan 1765 senesi kabul edilir. Mesmer Viyana'da başarılı olamayınca 1778'de Paris'de bir klinik açarak çeşitli hastalıkları "hayvansal manyetizma" yolu ile tedaviye başlamıştır. Mesmer hipnoz sayesinde histerik kökenli bir çok hastalığı tedavi etmesine rağmen meslektaşları tarafından "şarlatan" ilan edilerek Paris'i terk etmeye zorlanmıştır. 19. yüzyıl sonunda Liebault ve Bernheim adlı iki hekim Nancy'de histeri ve hipnoz arasındaki ilişkileri inceleyerek histerinin hipnoz altında telkinle ortadan kaldırılabileceğini bulmuşlardır. Bu görüşleri paylaşan hekimler Fransa'da Nancy ekolü olarak anıldılar.
1880 yılında Fransız Nörolog Jean Martin Charcot da hipnozla ilgilendi ve çalışmaları sayesinde hipnozun normal bir psikolojik hadise olduğu anlaşıldı. Bugünkü psikoanaliz ve psikoterapi alanlarındaki büyük değişimlere neden olacak büyük buluşma Sigmund Freud'un Charcot ile tanışması ile başladı. 1886 yılına kadar Charcot ile çalışan Freud Viyana'ya döndü ve 1887 yılına kadar hipnoz ve histeri üzerine yaptığı çalışmalar sayesinde psikoanalizin temellerini attı. Tüm bu çalışmaların bir teoriye dönüşmesi Freud'un çalışma arkadaşı Joseph Breuer sayesinde oldu. Hastalar hipnoz altında iken sorulara açık yanıtlar veriyor ve uyandıklarında rahatlıyorlardı. Arıtma anlamına gelen bu yönteme tıpta "katharsis" (catharsis) denmiştir.
Psikoterapinin Amacı
Psikoterapinin amaçları ve genel yaklaşımı, hasta ve treapist arasındaki ilk görüşmede seçilir, ancak terapi süresince amaçlar değiştirilebilir. Terapist tedavi süresince bazı bilgi kaynaklarından yararlanabilir. İlk kaynak, hasta ve hastanın yakınları ve arkadaşlarından alınan hastanın yaşam öyküsüdür. Bir diğeri fiziki muayenedir. Üçüncüsü ise, kişinin zeka, kişilik ve mesleksel yetenek testlerini içeren psikolojik muayenedir.
İdeal olarak bütün bilgi kaynakları değerlidir. Terapist hasta hakkında bilgilere dayanarak sorunların şu kaynaklardan oluştuğu sonucuna varabilir:
1. Çevresel engeller
2. Kişisel engellenmeler
3. Güdüsel çatışmalar
4. Uzun süreli kişilik bozukluğu
5. Gerekli becerilerin yetersiz öğrenimi
6. Uygun olmayan davranışların öğrenilmesi
Psikoterapi Yöntemleri
Psikolojide ve psikiyatride bir çok farklı kuram insan davranışını açıklamaya çalışır. Her bir etiyolojik kuram benzer terapötik tekniklere sahiptir ve davranışın altında yer alan farklı açıklayıcı modellere dayanır. Bazı klinik sorunlar ve hastalar bir terapiye diğerine göre daha iyi yanıt verebilirler, bu nedenle terapistler tedavi amaçlı bir çok farklı terapötik tekniği bir arada kullanabilirler.
Psikoanalitik Psikoterapi
Bu tedavi şekli Sigmund Freud'un dinamik bilinçaltı ve psikolojik çatışma kuramlarını temel olarak alır. Freud'un bastırma (repression) kavramı ve bununla başedebilme teknikleri psikiyatri biliminde devrim yaratmıştır. Hasta erken yaşlarından kaynaklanan bu çatışmaları anlamaz çünkü bunlarla ilgili anılar bastırılmıştır. Psikoanalistin amacı hastanın duygusal çatışmalarında içgörü kazanmasına yardımcı olmak, böylece endişeden kurtulup rahatlama ya da çatışma ile ilgili durumlarda daha sağlıklı biçimde tepki göstermesini sağlamaktır. Bu tarz tedavinin psikoanaliz, psikoanalitik yönelimli psikoterapi ve kısa dinamik psikoterapi olmak üzere üç yöntemi bulunmaktadır. Psikoanalitik tedavi aylarca hatta yıllarca haftada dört beş saat görüşmeyi gerektirir. Bu nedenle, yalnızca uzun bir tedavi için zamanı ve ekonomik durumu olanlar için bu tedavi uygundur.
Serbest çağrışım (free association): Bu yöntemde hastanın ne kadar gereksiz ya da uygunsuz olursa olsun düşündüğü her şeyi söylemesi istenir. Hastaların serbest çağrışımı öğrenebilmeleri biraz zaman alabilir. İşi kolaylaştırmak için Freud hastanın kendisini göremeyeceği şekilde kanepeye uzanıp terapiyi sürdürmeyi tercih ederdi.
Rüya Analizi (dream interpretation): Rüyalar hastada endişe yaratan ve bilinçaltında bastırılmış bir vaziyette duran deneyimlerin anlaşılmasına olanak sağlar. Bazı rüyalar bastırılmış duyguların sembolik olarak dışavurumlarıdır ve yorumlamak için uzmanlık gerekmektedir.
Direnç (resistance): Hastadan analiz sırasında herhangi bir zamanda düşlerini anlatması istenir. Düşler psikanalitik kuramda isteklerinin doyurulmasının gizlenmiş biçimi olarak yorumlanır ve oldukları gibi kabullenilmezler.
Aktarım (transference): Psikoanaliz sürecinde hasta çocukluğunda başka insanlara karşı geliştirdiği tutumları terapistine geneller. Bu aktarım, terapist ve hasta iyi ilişkiler kurduğunda ortaya çıkar.
Freud sonrası geliştirilmiş psikoanalitik terapi yöntemleri aşağıdaki gibidir:

1. Alfred Adler, Bireysel psikoloji
2. Carl G. Jung, Analitik psikoloji
3. Karen Horney & Hary S. Sullivan, Kişilerarası kuram
4. Eric Ericson, Gelişim kuramı
5. Willhelm Reich, Beden yönelimli terapiler

Davranış (Behavioralism) Terapisi

Davranış terapilerinin amacı, altta yatan nedenlere içgörü kazandırmaksızın sadece uyumsuz davranışı değiştirmektir. Davranışsal semptomlar derin iç çatışmalar olarak değil sadece görülen yanıyla ele alınır. Davranış terapileri de psikanaliz gibi görüşme ortamı içinde gerçekleşir. Ancak davranış terapisinin yöntemleri daha değişik ve basittir, hatta temelinde bir kişilik kuramı yoktur. Terapi edimsel ve klasik şartlandırma gibi öğrenme ilkelerine dayanır.
Davranış terapilerinde sistematik duyarsızlaştırma (systematic desensitization) adlı davranış tekniği bulunmaktadır. Bu teknikte kişide endişe yaratan düşünceler en az korku uyandırandan en fazla olanına kadar sıralandırılır ve hasta gerçek hayatta kademeli olarak endişelerinden kurtulur.
Transaksiyonel analiz (transactional analysis) ve rasyonel duygu terapisi (rational emotive theraphy-RET) hem bilişsel hem de davranışsal ekolün içinde yer almaktadır.
Bilişsel (Cognitive) Terapi
Bilişsel terapi, davranışın kişilerin dünyadaki rolleri ve kendileri hakkındaki düşünce tarzlarına bağlı olduğu kuramına dayanır. Terapi kısa sürelidir ve genellikle 12 haftada 15-20 görüşmedir. Bu sürede terapi, hastaların bozuk bilişsel işleyişlerinden ve varsaydıklarından haberdar olmalarını sağlayan sorulara dayandırılır. Ev ödevleri kararlaştırılır: Hastaların bazı stresli durumlarda ne düşündüklerini kaydetmeleri ve olumsuz düşünceleri tetikleyen nedeni araştırmaları istenir. Bu süreç otomatik düşünceleri tanıma, düzeltme olarak adlandırılır. Bilişsel terapi hafif ve orta dereceli psikotik olmayan depresyonların tedavisinde oldukça başarılıdır.
Geştalt Terapisi
Psikoanalitik terapiye karşı görüş olarak geliştirilmiştir. Bilişsel ve davranışsal stratejileri birleştiren Geştalt terapileri günümüzde en yaygın olarak kullanılan terapilerden birisidir. Deneyime, günlük yaşama, farkındalık ve bütünleşmeye önem verme esastır ve özünde zihin ile beden işlevlerinin bütünleştirilmesi bulunmaktadır. Terapinin amacı kişilik bozukluğu ve diğer bazı güç kronik bozukluklara sahip hastalar için etkili tedavi stratejileri geliştirmektir. Hedeflenen, kişinin kendisi olabilmesi yeterince güç kazanıncaya kadar kişinin bütünlük duygusunu tamir etmektir.
Varoluşcu (Humanistic) Terapi
Carl Rogers'ın danışandan hız alan terapisi (client-centered theraphy) varoluşcu tedavi olarak kabul edilebilir. Danışandan hız alan terapide terapist yakın ve izin verici bir ortam geliştirmek için uğraşır. Terapist daha önceden kararlaştırılmış bir yol izlenmesi için hastaya baskı yapmaz, hastanın söylediklerini yargılamaz ya da eleştirmez, hastanın duygularını özgürce ifade etmesine yardımcı olmaya çalışır.
Varoluşcular kaygı ve mutsuzluğun kaynağını yaşamın anlamının bulunmaması ve "var olamama/ölüm" tehdidi olduğunu düşünürler. Terapist hastalarına hem dolaysız hem de empati yoluyla "dünyada oluş biçimini" iletmeye çalışır. Aslında varoluşcu görüş belirli tedavi yöntemlerinden çok fikir kümeleridir.
Grup Terapisi
Grup terapileri de bireysel terapiler gibi bir çok kurama dayanır ve bireysel ya da kişilerarası sorunları çözümlemede hastalara yardımcı olur. Gruplar haftada 1-2 kez toplanırlar. Tanıya göre gruplar homojen ya da heterojen olabilir. Paranoid hastalar, antisosyal kişiler ve madde bağımlıları grup terapisinden yararlanabilirler. Genellikle akut psikotik ve sabit intihar düşüncesine sahip hastalar için grup terapisi faydalı değildir.
Psikodrama
Freud'un son dönemlerine yetişen J.L. Moreno onu insanı kısıtlı bir laboratuvarın içine sokmakla eleştirir ve kendisinin bizzat onların yaşamına katılarak, gözleyerek, yaşayarak ve yaşarken düzelterek önemli bir farklılık getirdiğini söyler. Moreno'nun psikodrama olarak adlandırılan grup psikoterapisi psikanalistleri de etkilemiş ve psikanalitik grup psikoterapisi gelişmeye başlamıştır. Psikodramadan etkilenen Geştalt terapistleri de, eylem metodlarını kullanmaya başlamışlardır. Kullandıkları en önemli teknik olan "boş sandalye" tekniğini psikodramadan almışlardır. Moreno'nun psikodramasından çok sonra iletişim grupları ve Rogerian grup terapisi gelişmiştir.
Gerçeğin hareketle yeniden keşfedilmesi olan psikodrama kaynağını insandaki üç önemli temel özellikten alır.Bunlar: Eylem ,yaratıcılık ve spontanlıktır. Psikodrama insanın yaratıcılığının ve spontanlığının sınırlarını yakalamasını ve ulaşılan bu noktada eylem ihtiyacını karşılamasını hedefler.
Referanslar
Atkinson, R. L.; Atkinson, R. C.; Smith, E. E.; Bern, D. J. & Hilgard, E. R. (1990). Inroduction to Psychology. NY: Harcourt Brace Jovanovich.
Feldman, R.S. (1989). Essentials of Understanding Psychology. NY: McGraw Hill Inc.
Geçtan, E. (1995). Psikanaliz ve Sonrası, 6. Basım. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Geçtan, E. (1994). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, 10. Basım. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Güleç, C. & Köroğlu, E. (1997). Psikiyatri Temel Kitabı. Ankara: Hekimler Yayın Birliği
Kaplan, H. J. & Sadock, B. J. (1999). Klinik Psikiyatri El Kitabı, 2. Basım. İstanbul: Nobel Tıp Kitap Evleri Ltd.
Morgan, C. T. (1991). Psikolojiye Giriş. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yayınları
Öztürk, O. (2000). Psikoanaliz ve Psikoterapi. Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi.
Yüksel, N. (2001). Ruhsal Hastalıklar. Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi.
Yüksel, N. (1998). Psikofarmakoloji. Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi.

 
 
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı! Psikoenerjiterapisti  
 
HER ŞEY İNSAN İÇİN VE İNSANIN EMRİNDE AMA İNSAN BİZZAT KENDİSİ İÇİN DEĞİL VE SADECE ALLAHIN EMRİNDE. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol